Hazırlayan: İbrahim AKSU@2008


MAVİNİN YEŞİLLE BULUŞTUĞU MEKANLAR

ANA SAYFA

 www.karadenizgezi.net/giresun
FINDIĞIN BAŞKENTİ, KİRAZIN ANAVATANI
GİRESUN                                                          Yeşille mavinin kucaklaştığı, anadolumuzun kuzey doğusunda inci bir şehir… GİRESUN, 6934 kilometrekarelik yüzölçümü ile ülkemizin binde 8.5 ini kapsayan Giresun ilimizde en son yapılan nüfus sayımına göre toplam 533.390 kişi yaşamaktadır.

Giresun'a yaklaşık 60 km. mesafede bulunan Kümbet Turizm Merkezi, Kümbet Yaylası başta olmak üzere çevredeki diğer bazı yaylalar ile Aymaç mevkiinden oluşmaktadır.
Yaylaya Giresun - Dereli-Şebinkarahisar yolu üzerinden 2 şekilde ulaşmak mümkündür. Dereli'den sonra Güdül-Yüceköy üzerinden gidildiğinde 60 km.'lik bir yol üzerinden ulaşılır. Ayrıca Şebinkarahisar yolundan devam edilerek, İkisu-Uzundere üzerinden de ulaşmak mümkündür. Bu durumda da Yaklaşık 84 km. yol katetmek gerekir.

Yaylada elektrik, su, ve telefon mevcut olup, İlkokul ve sağlık ocağı hizmet vermektedir. Yaylada 10 yataklı belgesiz bir otel bulunmaktadır. Kümbet'te Aymaç mesiresi ile Orman Bölge Müdürlüğüne ait Salon Çayırı orman içi dinlenme tesisleri yörede aktivite çeşitliliği yaratmaktadır.
 
 


Şehrin Kuruluş tarihi M.Ö. 350 yıllarına dayandıran kaynaklar vardır. Kuruluşundan bu güne İskitler, Miletoslular, Persler, Kapadokyalılar, Romalılar, Bizanslar, Selçuklar ve Osmanlılar gibi bir çok ulus bu topraklarda yaşamış ve bıraktıkları yüzlerce tarihi eser renkli ve zengin geçmişimize ışık tutmaktadır.
Kirazın anavatanı, fındığın başkenti olarak bilinen Giresun özellikle yayla turizmi anlayışının gelişmesiyle birlikte Kümbet, Bektaş, Yavuz Kemal Sisdağı, Paşakonağı gibi yaylalarıyla gündeme gelmiştir.
Şehirleşmenin getirdiği bir takım faktörlerin insanoğlunu bunalttığı, deniz-güneş turizminden bıkmış kitlelerin, bir kaçış mekanı olan yaylalarımız, temiz havasının yanında; konuklarımızın göz zevkine hitap edecek şekilde yeşilin her tonuyla adeta bir doğa harikasıdır.
özellikle yaz sıcağına dayanamayan ve serin bir yaz tatili geçirmek isteyen tüm konuklarımız için; Koçkayası Yayla Tatil Köyü projesi tamamlanmış ve işletme aşamasına gelmiş bulunmaktadır.
İklim özellikleri ve doğal bitki örtüsü bakımından Giresun’un Kuzey ve Güney kısımları farklılık göstermektedir. Şehir ekonomisi başta fındık olmak üzere diğer tarımsal ürünlere dayanmaktadır. üretilen fındığın önemli bir bölümü ilimizde işlenip paketlendikten sonra; Avrupa ülkeleri başta olmak üzere; bir çok ülkeye ihraç edilmektedir.
Giresun halkımız ; çalışkanlığı, dinamizmi ve konukseverliği ile sahip olduğu eşsiz tarihi, turistik, kültürel ve doğal güzellikleri dünyanın her yerinden gelecek konuklarla paylaşmaya hazırdır.
Fakülteleri, Yüksek okulları ve hemen her düzey ve her branşta kamu ve özel okullarıyla Giresun; eğitimde hak ettiği noktaya yaklaşmış ve bu konudaki çalışmalarımız Giresun üniversitesinin
kurulması çabalarıyla birlikte artarak devam etmektedir. Giresun üniversitesinin ilimizde yaşama geçirilmesini, eğitime ve sosyal yaşama yapacağı katkı şüphesiz çok büyük olacaktır.
Kuşkusuz kurulacak üniversite İlimizi eğitim ve kültür şehrine dönüştürecektir.
Ekonomik durgunluk döneminde bile; üretimden vazgeçmeyen başta Fındık İşleme Tesisleri olmak üzere, diğer sektörde bulunan birçok KOBİ, hala ülke ekonomisine katkıda bulunmaya devam etmektedir. İlimizde yatırım yapmak isteyen özellikle Rusya başta olmak üzere diğer ülkelere ihracatı hedefleyen firmalar için Giresun Limanı ve Yeni Karadeniz Sahil Yolu Projesi ileriye dönük bir avantaj olarak görülmektedir. Fındık ve yan ürünler başta olmak üzere, ahududu, böğürtlen,çilek, sebze seracılığı gibi konularda yüksek bir potansiyel mevcuttur.
 
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE GİRESUN
Giresun, Anadolu'nun kuzeydoğusunda, yeşille mavinin kucaklaştığı Karadenizin inci kentlerinden birisidir. Şehir, denize doğru uzanan yarımadanın üzerinde yer almaktadır. Yarımadanın karşısında Karadenizin tek adası olan Giresun Adası (Aretias), kentin bir kolyesi gibi durmaktadır.
Şehrin nerede kurulduğu ve kimler tarafından iskan edildiği konusu tartışmalıdır. Bu tereddüt M.ö. 350 yıllarına ait kaynaklarda da yer almaktadır. Coğrafyacı Strabon, Farnakia dediği şehrin; bugünkü Giresun kentinin olduğu yerde kurulduğu üzerinde durmuştur. Romalı idareci Arrien Farnakia'nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinoplular tarafından kurulduğunu yazmıştır.
Şehir hakkında Roma, Bizans ve Rum Pontus İmparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler yoktur.
Eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde dil incelemeleri sonucunda, bu bölgede M.ö. 2000'li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
M.ö. 7.y.y.da İskitlerin Karadenize göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç'ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur.
M.ö. 7.y.y. ın ilk yarısında İskit baskısı sonucu Kimmerler, Kafkaslara geçerek Anadolu'ya geldiler. Şebinkarahisar'ın bozbayır, Akkaya, Güneytepesi, Dişkaya civarındaki mağaraların; Yedipınarlar yakınındaki Dipsizkuyu adındaki eserlerin ve Naibli yakınındaki büyük höyüğün, Kimmer'lere ait olduğu değerlendirilmektedir.
Giresun Adasında yaşadığı ileri sürülen Amazonların menşei İskitlere dayandırılır. Trabzon'lu Ermeni tarihçi Minas Bijiskyan ise Amazonlar hakkında "cesur, savaşçı kadınlar" diye bahseder. Yine eski tarihçiler Amazonların Terme'de bağımsız devlet kurarak Karadeniz'e hakim olduklarını söylerler. ünlü tarihçi Heredot da "Amazonların İskitli gençlerle kaynaşmasından" söz etmiştir.
Karadeniz bölgesinde, ilk ve orta çağlarda, İskit, Kimmerler, Hun, Hazar, Bulgar, Uz, Peçenek göçlerinin sonucu Türk iskanının olduğu, Karadeniz ağızlarının fonetik ve morfolojik yapısıyla birlikte yer adlarından da anlaşılır. Giresun'un batı yakasındaki çıtlakkale mahallesinin adının Deliorman ve Selanik civarından gelerek buraya yerleşmiş olan Türk topluluğu çıtaklardan geldiği, bölgede konuşulan lehçenin ve kültür unsurlarının çıtak ve Gagavuz Türklerinin ki ile benzerlik gösterdiği görülür.
 
Hitit İmparatorluk dönemi tabletlerine dayanan tarihi kaynaklarda, Giresun'un Azzi Bölgesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Karadeniz bölgesinde 90'a yakın koloni şehri kuran Miletoslular, Giresun ve Tirebolu şehirlerinin de kurucularıdır. Amaçları bu bölgeyi kendilerine yurt edinmek olmayıp, buraların her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmekti. Bu yüzden yerleşim birimlerinin korunabilecek kısımlarını alıp buralara yerleşmişlerdir.
Persler, Anadolu'yu ele geçirdikten sonra, bu bölgeyi merkeze bağlı satraplıklara (eyalet) bölmüşlerdir. Giresun da Doğu Karadenizin satraplığı içinde yer almıştır.
Giresun, bir süre Kapadokya Krallığı (M.ö.332-323) ile Makedonyalıların (M.ö.3301) hakimiyetinde kalmıştır.
Pontusluların en güçlü dönemi olan Kral Farnakes zamanında tüm Doğu Karadeniz bu devletin sınırları içinde yer almıştır.
Giresun'un Farnaika adını da bu dönemde aldığı çeşitli kaynaklarda belirtilmiştir. Daha sonra Roma İmparatorluğu bu bölgede egemen olan Pontusluların hakimiyetine son vermiş ve Farnakia'yı kendi sınırları içine katmıştır.
çevresinde önemli gümüş ve demir üretim yerleri olan Giresun'a Romalılar tam bir hakimiyet kurmamışlardır. Onların döneminde bu bölgede para basıldığı rivayet edilmektedir. Roma idaresinin ilk dönemlerinde Romalı yazarlardan
Ammianus Marcel'e göre Romalı komutan Lucullus buraya geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görmüş ve bu ağacın fidanlarını Roma'ya götürmüştür. Bu bilgi kirazın dünyaya Giresun'dan yayıldığı inancının kaynağı olmakla birlikte Roma'da daha önce de kirazın varolduğu belirtilmektedir. Giresun Romalıların ardından Bizanslıların denetimine geçmiştir.
Bizans egemenliği döneminde Yunan medeniyetinin büyük bir hızla gelişip yayılmasına karşılık, Yunan soyu gittiçe zayıflamıştır. Bu sebeple, Bizans İmparatorları, ülkelerinin içerisinde yaşayan ve başka soydan gelen insanları asimile etmeye çalışmışlar ve bu yolda en çok dil ve dinden yararlanmışlardır. Doğu Karadenizin ormanlık alanlardaki kabileleri itaat altına almak için ormanlar kesilerek yollar açılmış, yol boylarına muhafız kulübeleri yapılmış, hatta bir miktar hristiyan Bulgar Türk'ü de getirilip bölgeye yerleştirilmiştir. Bizanslılar bu yolda çaba harcarken 705 yılında ilk kez Müslüman Arap orduları bölgeye gelip İslamlığı tanıtmaya başlamıştır.
1204 yılında Haçlılar, Bizansın başkenti İstanbul'u ele geçirince İmparator Komnenos'un çocukları Trabzonu alıp burada Trabzon Rum İmparatorluğu kurmuşlardır. Giresun da bu devletin sınırları içinde yer almıştır. Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244'te Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Rum Devleti Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir.
Trabzon'a bağlı bulunan Giresun ve çevresi Moğol nüfuzu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların üçok koluna mensup boylardan biri olan çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.
Giresun'un Türkleşmesi, Anadolu Selçuklu devletinin çöküşünden sonra Anadolu Selçuklu Beylikleri döneminde daha da artarak devam etmiştir. Türkmenler, Sinop, Samsun bölgesine hakim olduktan sonra, 1297'de ünye yöresini ele geçiren çepniler, Trabzon'a kadar akınlarda bulunmuşlardır. Bu tarihlerden itibaren Karadeniz'de ticaret kolonileri kurmaya başlayan Cenevizlilerin de şehirde temsilcileri olduğu sanılmaktadır. Dolayısıyla burada ayrıca Ceneviz nüfusu da etkili olmuştur. XIV. Yüzyılın başlarında çepni Türkmenlerini akınları sırasında kalenin zaptedildiği tahmin edilmektedir.
Bayram Bey, Ordu ve çevresini kontrol altına alan çepni Türkmenlerinin beyidir. Oğlu Hacı Emir Bey döneminde bu bölgeye "Bayramlu Beyliği" denilmeye başlanmıştır. O da aynı şekilde Trabzon Rum İmparatorluğunu sıkıştırmaya devam etmiş olup, Hacı Emir Beyin Oğlu Emir Süleyman Bey de, 1397'de Giresun'u fethetmiştir.
Böylece onun zamanında Giresun ve çevresinin fethi ve Türkleşmesi tam manasıyla sağlanmıştır. Bu beylik iç ve dış çatışmalar sonucu zayıflayıp Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin'in hâkimiyetine girmiş ve dolayısıyla Giresun da bu devletin sınırları içinde kalmıştır.
Bugüne kadar yanlış bir kanaat olarak Giresun'un Türkleşmesi Fatih Sultan Mehmet'in 1461'de Trabzon’u fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun'un Osmanlı Devletine bu tarihte katıldığı doğrudur. Oysa Giresun'un Türkleşmesi 1397'de Bayramlu çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Beyin Giresun'u fethetmesiyle gerçekleşmiştir. Bu yanlış kanaat yüzünden Giresun'da onun adını taşıyan hiçbir eser bulunmamaktadır. Dolayısıyla Giresun'un ilk fatihi tanınmamaktadır.
OSMANLILAR DÖNEMİ
1402'de Timur'un egemenliğine giren Giresun, 1453'te Fatih Sultan Mehmet şehri vergiye bağlamış fakat vergisini vermediği için 1456'da kuşatılmıştır. Şehir 1461'de Trabzon Rum İmparatorluğunun direnmeksizin teslimiyle Osmanlı idaresine girmiştir.
Osmanlı idaresinde şehir bir liman şehri olarak önemli bir gelişme göstermiştir. 16-17 ve 18.y.yıllarda Giresun ve çevresinde eşkıyalık hareketleri, başka grupların yağmalamaları görülmüş,II.Mahmut döneminde çevre tamamen Osmanlı'nın kontrolü altına girebilmiştir.
 
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ
Anadoluda yaşayan her türk insanının katıldığı İstiklal Savaşının Giresun için de önemli bir yeri ve kahramanlık yönü vardır. 19 Eylül 1924 Cuma günü Hamidiye Vapuruyla Giresun'u ziyaret eden Atatürk, "Afyonkarahisar'da, Dumlupınar'da sizin Uşaklar da vardı" cümlesiyle Giresun'u milli mücadele tarihine mal etmiştir.
Giresun uşağının milli mücadeledeki kahramanlıkları yalnız Afyonkarahisar'da değil daha önceki yıllarda Kafkas cephelerinde başlamıştır.
I.Dünya Savaşından önce Giresun'un etnik yapısı incelendiğinde, nüfusun yarısının Türk, diğer yarısına yakın bir kısmının Rum ve ikinci yarıyı tamamlayan az bir kısmının da Ermeni olduğu görülmektedir.
Bu topraklar üzerinde hayatiyet bulmuş, nesillerine gelecek garantisi sağlamış Rumlar, savaş öncesi kasabanın her türlü ticaretine hâkimdiler.
 
Yerli Türk halkı daha çok çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştığı için ağır vergiler altında ezilerek fakir düşmüşlerdir.
Zenginlik ve refah içinde bulunan Rumların en büyük gizli hayali, bu bölgede Pontus Rum Devletinin yeniden kurmak ve Türkleri bölgeden kovmak ve imha etmekti.
Trablusgarp ve 1.Balkan savaşlarında Türklerin mağlup olmaları Rumları şımartmış, İttihat ve Terakki Fırkası taraftarları ile kavgaya başlamışlardır.
Birinci Dünya Savaşında Bayburt hattında dövüşen 37. Fırkanın emrinde Giresun'lulardan oluşan gönüllü bir birlik vardı. Başında Gazi Topal Osman Ağa'nın bulunduğu bu birlik, Harşıt Irmağı çevresinde Rus saldırılarını püskürtebilmiştir.
14 Şubat 1914 günü Kanlıdere mevkiinde çarlık Ordusu perişan edilmiş, Giresun ve çevresinin işgali böylece önlenmiştir.
Bu başarıdan sonra Giresun'lu gençler yeniden birleşerek Batum'a gitmişler, Doğu Karadenizin işgalini önlemek yolunda da büyük mücadele vermişlerdir.
15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgaliyle Giresun'da da sokağa dökülen Rumlar, taşkınlıklarını artırmaya başlayınca, 17 Mayıs 1919'da Giresun'lular büyük bir mitingle tepki göstermişlerdir.
Rumlar daha da ileri giderek, İngiliz Hükümetiyle işbirliği yapıp, Rum Pontus Hayalini bu karışık dönemde gerçekleştirebilmenin yollarını ararken, Dizdarzade Eşrefbey'in başkanlığında, Niyazi Tayyip, Doktor Ali Naci, Ethem Nazif ve İbrahim Hamdi'den oluşan ilk Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti şubesi Giresun'a da açılmış oldu.
Bu cemiyet, Erzurum kongresine iki delege (Dr. Ali Naci, Mühendis İbrahim) gönderdi. 23 Nisan 1920'de Milli Hükümetin kuruluşu ile birlikte Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Alpaslan Bey, bu hükümete bağlılığını ilan etmiştir.
İlk etapta 1000 kişilik bir tabur halinde teşkil edilen birlik Kars'ta Kazım Karabekir emrine gönderilmiştir.
Atatürk, muhafızlığını yapması için Giresun'lu gönüllülerden bir manga asker isteyince, Osman Ağa tarafından bu sayı daha sonra 250'ye kadar yükseltilmiştir. Bu birliğin resmi adı "Giresun Gönüllü Müfrezesi"dir. Atatürk yine milli mücadeleye başlanacaağı günlerde bir alay kurma emrini vermiş, bunun sonucunda 47. Alay kurulmuştur. Bu alay Koçgiri isyanının bastırılmasında etkili olmuştur. Daha sonra Binbaşı Hüseyin Avni Beyin komutasında 42. Alay da teşkil ettirilerek Samsun'daki Pontusçu rumların üzerine gönderilmiştir. Daha sonra bu iki Alay, Samsun'da birleşerek Sakarya cephesine sevk edilmiştir.
Sakarya Savaşında başta Hüseyin Avni Bey olmak üzere 42. Alayın büyük bir kısmı şehit olmuştur. 47.Alay savaşın sonuna kadar çarpışmış, zaferi kutlayarak şehit olan kardeşlerine dualar okuduktan sonra Ankara'ya dönmüşlerdir.
Gönüllü asker, Giresun uşağı, başlı başına bir tarih sayfasıdır. Atatürk'ün gerek Anadolu seyehatlarinde, gerekse Ankara'da muhafızlığını yapmış, cephelerde cansiperane çarpışmış, cesur, vatanperver ve milliyetperver insanların oluşturduğu bu topluluk, Türk'ü temsil eden kudretin yarattığı bir tarih sayfasıdır.
 
YARBAY TOPAL OSMAN AĞA
Osman Ağa, Giresun'un Hacıhüseyin mahallesindeki köklü bir aile olan Feridunzadeler'dendir. Annesi Zeynep hanımdır. Osman Ağa ticaretle uğraşırken 1912 yılında Balkan savaşı başlamış, babası askerlik bedelini ödediği halde o, gönüllü bir birlik oluşturarak savaşa katılmıştır. Başarılarından dolayı yarbaylık rütbesine kadar yükselmiştir. Bu savaşlarda sağ ayağından ağır bir şekilde yaralanmış, tedavisinden sonra "GAZİ" ünvanı alarak Giresun'a geri dönmüştür. I.Dünya Savaşına katılmış, Ruslara karşı Batum ve Harşıt'ta çarpışmıştır.
Osman Ağa'nın gönüllü taburu rusların Harşıt çayını geçmesine mani olmuş, Tirebolu'nun işgalini önlemiştir. I.Dünya Savaşındaki bu birliğin adı "Teşkilatı Mahsusa" dır.
Mondros Mütarekesinden sonra Belediye Başkanı olan Osman Ağa, burada 400 yıl sulh içinde yaşayan Rum ve Ermenilerin, işgali çeteler kurarak çabuklaştırıcı çalışmalara başlamaları üzerine, gönüllü birliği ile bu işgal çabalarının belini kırmıştır. Rum ve Ermeni işgalci çeteler, Osmanlı hükümeti nezdinde lobi oluşturarak, Osman Ağa'yı tehcir işlerinden sorumlu göstermişler, yakalama emri çıkartmışlardır. Bu olay üzerine Osman Ağa, Şebinkarahisar bölgesine yerleşmiştir.
8 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Kızılhaç heyetini taşıyan bir Yunan gemisi Giresun'a gelir. Heyet 11 Mayıs 1919 tarihinde Taşkışla'ya beyaz renkli Yunan Kızılhaç bayrağını, daha da ileriye gidip, 5 Haziran tarihinde Pontus bayrağını asarlar. Bunun üzerine Osman Ağa harekete geçer, işgal bayraklarını indirip, yerine Türk bayrağı asar.
Aynı yıl Temmuz ayı içinde Osmanlı Hükümeti tarafından affedilen Osman Ağa, İzmir ilinin Yunanlılar tarafından işgali üzerine, 17 Mayıs 1919'da Giresun'da büyük bir miting düzenlemiş, işgali protesto etmiştir.
Gazi Osman Ağa'nın büyük önder Mustafa Kemal ATATüRK ile ilk buluşması 29 Mayıs 1919 günü Havza'da gerçekleşmiştir. Bu buluşmadan sonra sadece ondan aldığı emirlerden güç alarak daha rahat hareket etmeye başlamıştır.
Müdafai Milliye Cemiyetinin kurulmasını da sağlayan Osman Ağa, Erzurum kongresi için Ali Naci Duyduk ve İbrahim Hamdi Beyi temsilci göndermiştir. Kars'ta görev yapan birlik yine Osman Ağa'nın önderliğinde kurulmuştur. 12 Kasım 1920'de Atatürk ile yeniden buluşan Osman Ağa, onun isteği üzerine önce 10 kişilik daha sonra da 100 kişilik bir muhafız grubunu ANkara'ya göndermiştir.
Milli şuurun oluşması ve harekete geçmesi için Giresun'da Gedikkaya isimli bir de gazete çıkaran Osman Ağa, Giresun Belediye Başkanı sıfatıyla Kasım 1920'de Ankara'ya gitmiş, 12 Ocak 1921 tarihinden itibaren de 42. Ve 47. Alayların kurulması çalışmalarına başlamıştır.
 
Gazi Osman Ağa komutasındaki 47. Gönüllü Alayı Mart 1921'deki Koçgiri Ayaklanmasını bastırmıştır. Osman Ağa komutasındaki bu alay ve Hüseyin Avni Alpaslan komutasındaki 42. Alay Sakarya Savaşında büyük bir kahramanlık ve cesaret örneği vermiştir. 42. Alayın büyük bir kısmı komutanları Hüseyin Avni Alpaslan ile birlikte şehit düşmüştür.
Savaştan kısa bir süre sonra, Gazi Osman Ağa, Trabzon milletvekili Ali Şükrü Beyin ölümünden sorumlu tutulmuş, 2 Nisan 1923'te çıkan bir çatışmada henüz 40 yaşındayken vefat etmiştir.
Gönüllü Alayı ile birlikte Ankara'ya vardığı zaman kendisini karşılayan milletvekillerine yaptığı konuşmada: "Ben bu millet uğruna bacağımı kaybettim. Düşmanı denize dökünceye kadar, icab ederse sedye üzerinde muharebe edeceğime alayımla birlikte yemin ediyorum." Diyerek yüreğinde nasıl bir vatan sevgisi bulunduğunu açık bir şekilde göstermiştir.
Mezarı Giresun Kalesindedir. Yarbay Topal Osman Ağa ve Giresun Gönüllüleri hatırasına Giresun Valiliği tarafından 1999 yılında Kuva-yi Milliye ve Osman Ağa Müzesi açılmış olup, bu müze ilimiz Kültür Sitesi binasında hizmet vermektedir.
Milli şuurun oluşması ve harekete geçmesi için Giresun'da Gedikkaya isimli bir de gazete çıkaran Osman Ağa, Giresun Belediye Başkanı sıfatıyla Kasım 1920'de Ankara'ya gitmiş, 12 Ocak 1921 tarihinden itibaren de 42. Ve 47. Alayların kurulması çalışmalarına başlamıştır.
Gazi Osman Ağa komutasındaki 47. Gönüllü Alayı Mart 1921'deki Koçgiri Ayaklanmasını bastırmıştır. Osman Ağa komutasındaki bu alay ve Hüseyin Avni Alpaslan komutasındaki 42. Alay Sakarya Savaşında büyük bir kahramanlık ve cesaret örneği vermiştir. 42. Alayın büyük bir kısmı komutanları Hüseyin Avni Alpaslan ile birlikte şehit düşmüştür.
Savaştan kısa bir süre sonra, Gazi Osman Ağa, Trabzon milletvekili Ali Şükrü Beyin ölümünden sorumlu tutulmuş, 2 Nisan 1923'te çıkan bir çatışmada henüz 40 yaşındayken vefat etmiştir.
Gönüllü Alayı ile birlikte Ankara'ya vardığı zaman kendisini karşılayan milletvekillerine yaptığı konuşmada: "Ben bu millet uğruna bacağımı kaybettim. Düşmanı denize dökünceye kadar, icab ederse sedye üzerinde muharebe edeceğime alayımla birlikte yemin ediyorum."Diyerek yüreğinde nasıl bir vatan sevgisi bulunduğunu açık bir şekilde göstermiştir.
Mezarı Giresun Kalesindedir. Yarbay Topal Osman Ağa ve Giresun Gönüllüleri hatırasına Giresun Valiliği tarafından 1999 yılında Kuva-yi Milliye ve Osman Ağa Müzesi açılmış olup, bu müze ilimiz Kültür Sitesi binasında hizmet vermektedir.
 
TARİHİ YERLER
 
GİRESUN ADASI
Karadenizin tek adası olan Giresun adası kıyıdan bir mil açıkta yer almaktadır.
40.000 metrekare alana sahip olan ada, Aksu şenliklerinde ve yaz aylarında özel seferlerle ziyaret edilmektedir.
 
GİRESUN KALESİ
Oldukça zengin bir tarihi kültüre sahip olan Kale şehrin merkezine kurulmuştur. Hem araç hem de yaya yönünden ulaşımı oldukça kolaydır. Kalede Milli Mücadele Kahramanı Topal Osman Ağa'nın anıt mezarı, tarihi saray kalıntıları, mağaralar, kaba taşlarla örülmüş surlar ve taş kabartmalar görülebilecek önemli noktalardır.
Dinlenme yerleri park ve bahçelerle düzenlenmiş olan kale müstesna bir seyir mekanıdır.
 
GEDİKKAYA
Kentin doğu kesiminde kartal gagasını andıran görünümüyle dikkat çeken Gedikkaya, şehrin il merkezinde mesire yeri olarak kullanılan önemli bir alandır. Yükseltisi 200 metrenin üstünde olup, genel yapı bakımından Giresun Kale'sine benzemektedir.
Halk arasında bu kaya "Giresun'un güzellikleri karşısında ağzı açık kalmış" olarak ifade edilir.
MüZE (GOGORA KİLİSESİ)

1.Yüzyılda yapılmış olan ve halen müze olarak kullanılan kilise şehrin karayolu kenarında bulunmaktadır. Müzenin içinde antik eserler, taş kabartmalar, eski tarihlerde kullanılan silah, giysi ve para örnekleri sergilenmektedir.


 
ÇOCUK KüTüPHANESİ (KATOLİK KİLİSESİ)
Çınarlar mahallesinde çocuk Kütüphanesi olarak hizmet veren bina 18.Y.Y. Gotik mimarisi tarzında inşaa edilmiştir. Günümüze kadar özgün yapısını korumuştur.
 
 
 
ZEYTİNLİK MAHALLESİ
Kalenin güneydoğusunda yer alan ve Zeytinlik Mahallesi adını alan semt eski tarihi Giresun evlerinden oluşur.
Korunmaya alınmıştır. Eski evlere meraklı olanlar için gezilip görülecek ilginç bir semttir.
 
AKSU DERESİ AĞZI
Giresun-Trabzon sahil yolu üzerinde ve Giresun kent merkezine yaklaşık 4 km. mesafede bulunan Aksu Deresi Ağzı'nda Rum'i takvime göre 7 Mayıs'ta (20 Mayıs) günlerinde gezi eğlenme ve dinlenme amacıyla binlerce kişi bir araya gelir. Halen her yıl 20-23 Mayıs tarihleri arasında tertiplenen "AKSU ŞENLİKLERİ" ile yüzlerce yıllık geçmişe sahip Mayıs Yedisi geleneği yaşatılmaya çalışılmaktadır.
 

SEYYİD VAKKAS TüRBESİ
Kapu mahallesinde bulunan 19.Y.Y.'dan kalma bir türbedir. Fatih Sultan Mehmet zamanında büyük yararlılıklar gösteren ve bir çatışma sırasında şehit düşen Uç beyi Seyyid Vakkas'a aittir. Kendisi 15.Y.Y.'da yaşamış olmasına rağmen türbesi 19.Y.Y.'da yaptırılmıştır
 
GELENEK VE GÖRENEKLER
Yöre halkı büyük şehirlere göçe başladığından beri eski gelenekleri az da olsa terk etme yolunu tutmuştur. Ancak büyük çoğunluk eski, göreneklerine bağlıdır. Bu gelenek ve görenekler çoğunlukla eski söylentilere dayanır.
Her yıl Mart ayının 14' ünde yılbaşı tutulur. O sabah erkenden kalkılır, deniz veya akarsudan su alarak eve gelinir ve sağ ayak ile eşikten geçilerek eve girilir. Su evin dört bir tarafına serpilir. Eğer hayvanlar varsa onların üzerine de serpilir. O gün kimse evine uğursuz gelir diye misafir kabul etmez, ancak ayağı denenmiş birisi varsa o eve çağrılır. Gelen kişi sağ ayağını içeriye atar yeni yılınız hayırlı olsun martınızı bozuyorum der o gece evde ısırgan veya paça pişirilir içine yeşil boncuk atılır. Bunları yerken boncuk kimin ağzına gelirse o yıl bu şahıs ekine başlar, aile içerisinde bol rızıklı kabul edilir.
Yine Mart'ın 14 ünde gün tutulur. Mart'ın 14'ü, Mart 15’i, Nisan 16'sı, Mayıs v.b. aylar olarak adlandırılır. O günlerdeki havanın durumuna göre o ayların nasıl geçeceği hakkında fikir yürütülür.
6 Mayıs'ta hıdrellez tutulur. Bu gün Hızır ve İlyas Aleyhissamların bir araya geldiğine ve artık kış ayının bitip güzel günlerin geleceğine inanılır.
Yine akşamdan 3-5 genç kızlar niyet tutarak bir gül ağacının dibine yüzüklerini gömerler. Sabahleyin mani okuyarak onları çıkarırlar. Söylenen maninin manasına göre talihlerini denerler.
 
MAYIS YEDİSİ (AKSU ŞENLİKLERİ)
Her yıl Mayıs ayının 7'sinde (Miladi 20 Mayıs) kutlanır. 1977 yılına kadar "MAYIS YEDİSİ" adıyla sürdürülen törenler bu tarihten sonra "AKSU ŞENLİKLERİ" adını almıştır. Daha sonra 1992 yılı başında alınan yeni bir kararla daha geniş kitlelerle sosyal ve kültürel ilişkilerin sağlanması ve sürdürülmesi amaçlanarak adının "ULUSLARARASI KARADENİZ AKSU FESTİVALİ" olması kabul edilmiştir. Her yıl 20 Mayıs günü Giresun'un doğusunda bulunan Aksu Deresinin deniz ile birleştiği yerde insanlar toplanırlar. özellikle hastalar, dertliler, çocuğu olmayanlar, dilekleri olanlar Aksu Deresinin kıyısına giderler bir dilek dileyip yedi çift bir tek taşı suya atarlar. Aksu mahallinde yapılan bu törenler üç ana bölümden oluşur.
1-SACAYAKTAN GEçME GELENEĞİ: Soyun sürdürülmesi kültürüne dayanır. çocuğu olmayanlar dilekte bulunarak üç kez sacayaktan geçerler. üç kutsal sayılan bir rakamdır. Sacayak ana rahminin simgesidir.
2-DERE TAŞLAMA GELENEĞİ:İlkbahar , doğanın hayat bulduğu mevsimdir. Doğanın getirdiği yaşama zevkiyle insanlar da bütün kötülüklerden arınmak gereğini duyarlar. Aksu Deresinin denize döküldüğü yerde toplanan insanlar "Derdim Belam Denize" diyerek yedi çift bir tek taş atarlar. Yedi kutsallığı olan bir rakamdır. Tek taş, dileğin yerini bulması için atılan sonuncu taştır.
3-ADANIN ETRAFINI DOLAŞMA GELENEĞİ: Soyun sürdürülmesi inancıyla yapılan sacayaktan geçme geleneği Ada'nın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanır. Ada turu Hamza Taşı'nın önünde başlar. Yine Hamza Taşı'nın önünde son bulur. Törenin amacı; soyun sürdürülmesi, belaların denize atılması, döllenmenin bu mevsimde başlaması ve toprağın bereketlenmesi.
 
EL SANATLARI
Oldukça eski bir tarihe dayanan Giresun bakırcılığı bugün de varlığını sürdüren önemli bir geleneksel el sanatıdır.
Dövme bakırcılık yanında bakır el işlemeciliği de yapılmaktadır. Genellikle, semaver, tepsi, biblo, duvar tabağı, şekerlik ve vazo gibi anı ve süs eşyası üretilmektedir. Giresun'da el halıcılığı ve oya işlemesi de önemli el sanatları arasındadır.
 
KÜMBET TURİZM MERKEZİ
Giresun'a yaklaşık 60 km. mesafede bulunan Kümbet Turizm Merkezi, Kümbet Yaylası başta olmak üzere çevredeki diğer bazı yaylalar ile Aymaç mevkiinden oluşmaktadır.
Yaylaya Giresun -Dereli-Şebinkarahisar yolu üzerinden 2 şekilde ulaşmak mümkündür. Dereli 'den sonra Güdül-Yüceköy üzerinden gidildiğinde 60 km.'lik bir yol üzerinden ulaşılır. Ayrıca Şebinkarahisar yolundan devam edilerek, İkisu-Uzundere üzerinden de ulaşmak mümkündür. Bu durumda da Yaklaşık 84 km. yol kat etmek gerekir.
Yaylada elektrik, su, ve telefon mevcut olup, İlkokul ve sağlık ocağı hizmet vermektedir.Yaylada 10 yataklı belgesiz bir otel bulunmaktadır. Kümbet'te Aymaç mesiresi ile Orman Bölge Müdürlüğüne ait Salon çayırı orman içi dinlenme tesisleri yörede aktivite çeşitliliği yaratmaktadır.
 
AYMAÇ MEVKİİ
Aymaç mevkii Kümbet yayla merkezinin yaklaşık 2 km. kuzeybatısındadır. Her sene Temmuz ayının üçüncü Pazar günü Kümbet şenliklerini kutlandığı Aymaç Mevkii, doğal güzellikler yönünden zengin, çevre manzarasına hakim bir tepedir. Yol boyunca ladin ormanları ve kır çiçekleri etrafı süslemektedir. Yayla çimlerle kaplı ve orman içine serpilmiş düzlüklerden oluşmaktadır.
Salon çayırı Piknik Alanı Giresun'dan Kümbet yaylasına girişte yayla merkezine yaklaşık 1km. mesafede Orman Bölge Müdürlüğünce tesis edilmiş bulunan Salon çayırı piknik alanına ulaşılır. Salon çayırında kır gazinosu ve her biri 5'er yataklı 3 adet dinlenme evi bulunmaktadır.
 
BEKTAŞ TURİZM MERKEZİ
Giresun merkezden Evrenköy, Erimez, Yavuzkemal üzerinden gidildiğinde yaklaşık 56 km. uzaklıkta bulunan Bektaş Turizm Merkezi, çevresindeki Kulakkaya yaylası, Melikli Obası, Kurttepe Mevkii ve Alçakbel Orman içi piknik alanı ile birlikte bir bütün teşkil eder. Bektaş yaylasına yukarıda belirtilen güzergahlardan başka 3 değişik şekilde ulaşmak mümkündür.
Bunlar; Giresun-Dereli-Yavuzkemal, Giresun-Batlama Deresi-İnişdibi, Giresun-Bulancak üzerinden giden yollardır.Bektaş yaylasında elektrik, su, telefon gibi altyapı mevcuttur. Yaylada 80 yatak kapasiteli ve iki yıldızlı bir otel de hizmet vermektedir.Yaz başlarında bile yer yer kar görülen yaylada Kurttepe mevkii kışın kayak yapmaya uygundur. Yaz aylarında burada çim kayağı yapmak mümkündür.
1 -KULAKKAYA YAYLASI : Giresun'a yaklaşık 45 km. mesafede bulunan yayla, 1500 rakımında ve ilginç doğa güzelliklerine sahip, Giresun'un eskiden beri en çok bilinen ve gidilen yaylasıdır. Yol üzerinde bulunan Desput Kayası ve suyu, doğal güzelliklere sahip Erimez mevkii, Gelin Kayası ayrı birer ilgi odağıdır. Alçakbel Orman içi piknik alanında günübirlik rekreasyon imkanı, hemen yakınındaki Yavuzkemal beldesinde de her türlü alışveriş hizmeti bulunmaktadır.
2 -MELİKLİ OBASI YAYLASI : Kulakkaya'nın hemen yakınındaki Melikli Obası Yaylası çevresi ladin ormanları ile çevrili, orman gülleri ve yabani açelyalarla bezenmiş çim sahaları ile güzel bir peyzaja sahiptir. Yaylaya 2 km. mesafedeki Yavuzkemal yerleşmesinde sağlık ve PTT hizmetleri de bulunmaktadır.
3 -SİS DAĞI YAYLASI : Giresun ili Görele ilçesinin sahile 40 km. mesafedeki en büyük dağı olan Aladağ'ın en yüksek tepesi Alimeydan (Sis) Dağı 2182 yüksekliktedir. Trabzon ve Giresun illeri sınır bölgesinde yer alan bu yörede Temmuz başına kadar karlar erimez. Bu gruba dahil sis pazarı yaylası, Erikbeli mevkiinin 25 km. kadar kuzey batısında yer alır.Sis Dağı'na Giresun-Eynesil yakınlarında sahilden içeri giren yaklaşık 40 km.'lik köy yolu ile ulaşılabilir.
Her yıl Temmuz ayının 3. Cumartesi günü yapılan "Sis Dağı Şenlikleri" yöredeki çok sayıda köy ve obadan gelenlerin katılmasıyla kutlanır. Sis Dağı "C statüsünde Milli Park " olarak korunmaya alınmıştır.
 
4 -ANASTOS YAYLASI : Alucra ilçesinin güneydoğusunda yaklaşık 10 km. uzaklıkta bulunan yaylaya Kamışlı köyü üzerinden ulaşılmaktadır.
5 -TAMDERE YAYLASI : Tamdere yaylası Dereli ilçesi sınırları içinde, Şebinkarahisar yolu üzerinde yer almaktadır. Giresun'dan 80
km. Şebinkarahisar'dan ise 27 km. uzaklıkta bulunan yaylaya asfalt yollar ile ulaşılabilir.
6 -TAMZARA YAYLASI : Tamzara Mahallesi ve yaylası Şebinkarahisar'ın hemen kuzeyinde bulunur.
7 -KARAGöL YAYLASI : Dereli ilçesinin güney batısında, Giresun-Ordu-Sivas illerinin birleşme noktasına yakın bir konumda 3107 m. Zirveli Karagöl dağında bulunur.

KÜMBET KOÇKAYASI YAYLA TATİL KÖYÜ VE ORMAN İÇİ DİNLENME TESİSLERİ
 
Karadeniz sahilinin en şirin görünümüne sahip olan Giresun, doğal güzelliklerinin yanı sıra sosyal ve kültürel yapısıyla da ön plana çıkıyor. Son yıllarda turizm adına yapılan çalışmalar neticesinde konaklama ve sosyal aktiviteler yönünden gelişme gösteren şehir, modern yaşamı ile Türkiye'nin turizm merkezlerinden biri olmaya aday.
Kümbete 5 km. uzaklıkta sakız kokulu çam ormanlarının içinde kurulan Koçkaya'sı Yayla tatil Köyü Türkiye'ye örnek bir tesis.Bu tesis her türlü aktivitenin gerçekleştirilebileceği tarzda turizme hazırlanıyor. Yaylanın doğal görünümünü bozmayacak şekilde yapılan kütük evler, 200 kişilik restaurant, disko,bar ve otel yer alıyor.
Tamamı 35 hektarlık alan üzerine inşaa edilen "Kümbet Yayla Tatil Köyü ve Orman İçi Dinlenme Tesisleri" her türlü sosyal aktivitenin yerine getirilebileceği bir özellik taşıyor. Tesislerin birinci etabında 45 ila 90 metrekare arasında değişen 15 bungalov tipi kütük ev, 200 kişilik restaurant, çok amaçlı spor salonu, otopark, yürüyüş parkuru, günübirlik dinlenme alanları,kafeterya, çocuk oyun bölümü, yer alıyor. Tesislere ek olarak 2. etapda 17 kütük ve 2 adet 1500 metrelik düz kayak pisti ve 3500 metrelik de yamaç kayak pisti inşaa edilecek.Tesisler Karadeniz Bölgesinde bir ilk olma özelliğini taşıyan Koçkayası Yayla Tatil Köyü geleceğin turizm merkezi olmaya aday.


Kümbet Turizm Merkezi
Bektaş Turizm Merkezi
Giresun merkezden Evrenköy, Erimez, Yavuzkemal üzerinden gidildiğinde yaklaşık 56 km. uzaklıkta bulunan Bektaş Turizm Merkezi, çevresindeki Kulakkaya yaylası, Melikli Obası, Kurttepe Mevkii ve Alçakbel Orman içi piknik alanı ile birlikte bir bütün teşkil eder. Bektaş yaylasına yukarıda belirtilen güzergahlardan başka 3 değişik şekilde ulaşmak mümkündür. Bunlar; Giresun-Dereli-Yavuzkemal, Giresun-Batlama Deresi-İnişdibi, Giresun-Bulancak üzerinden giden yollardır.Bektaş yaylasında elektrik, su, telefon gibi altyapı mevcuttur. Yaylada 80 yatak kapasiteli ve iki yıldızlı bir otel de hizmet vermektedir.Yaz başlarında bile yer yer kar görülen yaylada Kurttepe mevkii kışın kayak yapmaya uygundur. Yaz aylarında burada çim kayağı yapmak mümkündür.

Kulakkaya Yaylası
Giresun'a yaklaşık 45 km. mesafede bulunan yayla, 1500 rakımında ve ilginç doğa güzelliklerine sahip, Giresun'un eskiden beri en çok bilinen ve gidilen yaylasıdır. Yol üzerinde bulunan Desput Kayası ve suyu, doğal güzelliklere sahip Erimez mevkii, Gelin Kayası ayrı birer ilgi odağıdır. Alçakbel Orman içi piknik alanında günübirlik rekreasyon imkanı, hemen yakınındaki Yavuzkemal beldesinde de her türlü alışveriş hizmeti bulunmaktadır. 
 


 
 
 

Aymaç Mevkii
Aymaç mevkii Kümbet yayla merkezinin yaklaşık 2 km. kuzeybatısındadır. Her sene Temmuz ayının üçüncü Pazar günü Kümbet şenliklerini kutlandığı Aymaç Mevkii, doğal güzellikler yönünden zengin, çevre manzarasına hakim bir tepedir. Yol boyunca ladin ormanları ve kır çiçekleri etrafı süslemektedir. Yayla çimlerle kaplı ve orman içine serpilmiş düzlüklerden oluşmaktadır.
 
Salon Çayırı Piknik Alanı
Giresun'dan Kümbet yaylasına girişte yayla merkezine yaklaşık 1km. mesafede Orman Bölge Müdürlüğünce tesis edilmiş bulunan Salon Çayırı piknik alanına ulaşılır. Salon Çayırında kır gazinosu ve her biri 5'er yataklı 3 adet dinlenme evi bulunmaktadır.
 

Tamdere Yaylası
Tamdere yaylası Dereli ilçesi sınırları içinde, Şebinkarahisar yolu üzerinde yer almaktadır. Giresun'dan 80 km. Şebinkarahisar'dan ise 27 km. uzaklıkta bulunan yaylaya asfalt yollar ile ulaşılabilir
 
Tamzara Yaylası
Tamzara Mahallesi ve yaylası Şebinkarahisar'ın hemen kuzeyinde bulunur.
 
Karagöl Yaylası
Dereli ilçesinin güney batısında, Giresun-Ordu-Sivas illerinin birleşme noktasına yakın bir konumda 3107 m. Zirveli Karagöl dağında bulunur.
 
Bektaş Yaylası
Giresun'un güneyini kuşatan dağlar, kuzeye ve güneye doğru alçalarak belirli yerlerde, düzlükler oluşturur.1750-2200 yükseklikteki bu platolarda pek çok yayla vardır. Yaylacılık ilin hemen hemen tüm köylerinde görülür ve ekonomik nedenlerle (geçim amacıyla) yapılır. Yaylacılığın sayfiye anlamı ikinci planda kalır. 
 
 

 

 
Bugün 6 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol